10 Ekim 2017 Salı

Vize krizinin şifreleri

ABD'nin şok bir kararla Türkiye'den vize başvurularını dondurması Ankara için beklenmedik bir gelişme oldu. Karar tam da ABD’de 3 günlük tatil olan Kolomb Günü’ne denk geldi. Hürriyet’e konuşan Türk kaynaklar, “Rahatsızlık dile getiriliyordu, ancak vize rejiminin değişeceğine dair en ufak bir ima yoktu” dedi. Türk tarafı bu kararı 'orantısız' bulurken, Amerikalı yetkililer, ABD vatandaşlarına ve elçilik çalışanlarına yönelik gözaltıların 'ciddi sonuçları olacağını Türk tarafıyla paylaştıklarını' söyledi.

 Uzun zamandır ABD’nin Suriye’de terör örgütü PKK'nın kolları YPG/PYD’ye desteği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın korumalarına dava krizi ve Ankara’nın Rusya’dan S-400 füze sistemi alma kararı nedeniyle gergin bir zeminde ilerleyen Türk-Amerikan ilişkilerinin kalbine bomba gibi düşen vize restleşmesi kritik bir eşik.
MURAT ALTINDERE
Zira bugüne kadar Türkiye ile yaşanan hiçbir krizde ABD, Türk vatandaşlarını doğrudan hedef alan bir adım atmamıştı. 1974’teki Barış Harekâtı sonrasında bile Türkiye’ye uygulanan vize rejiminde bir değişiklik söz konusu olmamıştı, Ankara’ya yönelik yaptırım silah ambargosu olarak gelmişti. Ankara her ne kadar tıpatıp aynı bir tedbirle karşılık vermiş olsa da ilk temaslarda Washington yönetiminin bir an önce bu kararından dönmesi yönündeki beklentisini dile getirdi. Ancak Ankara’nın ısrarlı sorularına karşın ABD tarafı vize yaptırımının süresine ilişkin hiçbir işaret vermedi.

3 Ekim 2017 Salı

Cihaner'i makamında gözaltına alan savcının tahliyesine tepki

İlhan Cihaner'in avukatı Turgut Kazan "FETÖ ile mücadele konusunda kuşkularımız artıyor" diyerek tahliyeye tepki gösterdi.

 CHP Denizli milletvekili İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde Ergenekon kumpasında yargılanmasına neden olan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası açığa alınarak tutuklanan savcı Rasim K. tahliye edildi. K.'nın tahliyesine, kumpas mağduru Cihaner'in avukatı Turgut Kazan "FETÖ ile mücadele konusunda kuşkularımız artıyor" diye tepki gösterdi.

Samsun Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan ve Trabzon’daki cezaevinde tutuklu bulunan eski savcı Rasim K. 3 gün önce ‘tutuksuz yargılanmak’ üzere serbest bırakıldı. K.’nın tahliye edilmesine ise sert tepki geldi.

TURGUT KAZAN’DAN TEPKİ

Konuyla ilgili Sözcü’den Saygı Öztürk'e konuşan ve tahliye kararını doğrulayan CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in avukatı Turgut Kazan “Ne yazık ki Celal Çelik (Kılıçdaroğlu’nun avukatı) tutuklu, Rasim K. ise serbest. Kararın gerekçesini öğrendikten sonra itiraz edeceğiz. Tahliye kararına ilişkin HSK’ya da başvuracağız” dedi.

“FETÖ İLE MÜCADELEDE KUŞKULARA YOL AÇIYOR”

Kazan sözlerini şöyle sürdürdü “Türkiye’de toplam 4302 hakim ve savcı ihraç edildi. 2 binden fazla hakim ve savcı da tutuklu. İsimleri kumpaslara karışan bazı görevlilerin serbest bırakılması, FETÖ ile mücadele edilmediği gibi kuşkulara yol açıyor”

NE OLMUŞTU?

Erzurum'da dönemin özel yetkili savcısı Osman Şanal, yanında özel yetkili savcılar Mehmet Y. ve Rasim K. ile birlikte 16 Şubat 2010 tarihinde Erzincan'a gitmişti. Şanal ve Y., Başsavcı İlhan Cihaner'in makamında arama yaparken, Rasim K. da Başsavcı Cihaner'in lojmanında aramalarını sürdürmüştü. Başsavcı İlhan Cihaner, Ergenekon ‘terör örgütü üyesi olduğu' iddiası ile bu 3 özel yetkili savcı tarafından gözaltına alınmış daha sonra Erzurum'da çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. İlerleyen yıllarda ise Cihaner’in tutuklanmasının da FETÖ kumpası olduğu ortaya çıkmıştı.

26 Eylül 2017 Salı

En çok müvekkil etkileyen (!) 8 avukat türü

Son yıllarda avukat sayısındaki hızlı artış sonrası bazı avukatlar işsiz kalmamak ve müvekkillerini daha çok etkileyebilmek adına sosyal medyayı hunharca kullanmaya başladı. Peki en çok müvekkil etkileyen avukat türleri hangisi? İşte sosyal medyada paylaşılan o 8 avukat türü...

1- Cübbeli fotoğraflarını sosyal medyada hunharca paylaşan.

2- Kiraladıkları süper lüks otomobil (gençler daha çok) ya da sahip olduğu otomobillerini bir şekilde bazen çaktırmadan (ay sehven oldu direksiyon logosu.) bazen ise alenen sosyal medyada paylaşan.

3- Ciks mekanlarda takılırken, Hollywood vari pozlar veren.

4- Süper lüks, modifiye, ağır makyajlı ofislerinde "bomboş" çalışma masalarının önündeki "ay çok çalışıyoruz" temalı fotoğraflar paylaşanlar.

5- Müvekkilin ilk aramasında çıkmayan, hep toplantıda ya da gece bile sorguda olan ceza avukatları..

6- Ben her dosyayı almam, biz dünkü avukat değiliz şeklinde moda giren, sonrasında her dosyayı alıp altındaki çalışanlarına "kızım şuna da bir bakıverin." diyenler.

7- Ben Yargıtay - İstinaf avukatıyım, Ağır ceza avukatıyım şeklinde tanıtanlar...

8- Hakim, savcı, belediye başkanı, siyasi parti lideri tanıdığımız çok, biz çok güçlüyüz imajı çizenler.

18 Eylül 2017 Pazartesi

Danıştay'dan memura 'tayin' müjdesi


MURAT ALTINDERE

Gümüşhane Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı bünyesinde memur olarak görev yapan bir kişi, anne ve babasının sağlık özrü sebebiyle Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi emrine tayin edilmek üzere idareden muvafakat verilmesini talep etti. Talep, Gümüşhane Üniversitesinden diğer kamu kurumlarına naklen geçmek isteyen idari personele muvafakat verilmesine ilişkin usul ve esaslarda belirtilen şartları taşımadığı ve hizmetine ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle reddedildi. Memur, işlemin iptali için Trabzon İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Trabzon İdare Mahkemesi, davalı idarece kadro ve ihtiyaç durumu ile kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli şartlar gözetilerek, davacının kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmediği sonucuna vardı. Mahkeme, dava konusu işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.

Bakıma muhtaç babasının tedavisi için tayin talebi reddedilen davacı memur, kararı temyiz etti. Dava dosyasını yeniden değerlendiren Danıştay 2. Dairesi, emsal bir karara imza attı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde memurun sağlık mazeretine dayanarak yer değiştirme talebinde bulunabileceği hatırlatıldı. Danıştay kararında, davacının babası hakkında düzenlenen 7 Ağustos 2009 tarihli Tokat Devlet Hastanesi Baştabipliği Özürlü Sağlık Kurulu Raporu'nda kişinin yüzde 70 oranında özürlü olduğu vurgulandı. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin raporunda hastanın nöroloji uzmanı olan herhangi bir yerde bakımının ve takibinin uygun olduğu; ancak, Trabzon İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin raporunda ise kişinin başkasının güç ve yardımına ihtiyaç duyduğu kaydedildi.

MURAT ALTINDERE

14 Eylül 2017 Perşembe

Ruhani Alıştırma Olarak Felsefe’ye Örnek: Sokrates Gibi Savunmak


MURAT ALTINDERE

Rivayet odur ki; Sokrates hakkında idama hükmolunduktan sonra, eşi, Sokrates’e “Sen suçsuzsun, yok yere idam ediyorlar seni.” der. Sokrates ise “Suçlu olduğum için idam etselerdi daha mı iyiydi?” karşılığını verir. Hikayeye gerçek muamelesi yapılabilmesini sağlayan herhalde Sokrates’in baldıran zehrini neredeyse seve seve içmesidir. Onu ölüme hazır edenin ne olduğu, idam hükmünü nasıl olup da bu kadar kolay göğüslediği sorularına cevap ruhani bir alıştırma olan felsefenin ölüme hazırlanmak oluşudur. Bunu tanıtma niyetindeyim, zira kişisel gelişim kitaplarındansa antik metinlere başvurmak gibi bir olasılık var.
23. Dünya Felsefe Kongresi’nin teması Philosophy as Inquiry and Way of Life idi. Bunu İngilizce söylememin sebebi snopluğum değil cahilliğim zira inquiry kelimesinin tam olarak nasıl karşılanması gerektiğine karar verebilmiş değilim; kelimenin bir anlamı hakikat arayışı bağlamında sorgulamayı ifade ederken bir diğer anlamı ‘soruşturma’ya denk düşmektedir. Bu anlamda kelimenin birinci anlamıyla felsefeye ikinci anlamıyla hukuka göz kırptığını doğallıkla da hukuk felsefecisinin dikkatini çektiğini söyleyebiliriz. Felsefenin, sadece hakikatin öğrenilmesine yönelik kuru merakı tatmin eden bir etkinlik değil aynı zamanda kişiyi belirli bir yönde dönüştürmeyi hedefleyen ruhani bir alıştırma olduğu iddiası ise temanın ikinci kısmını ihtiva ediyor. Temanın iki yüzünü bir arada ifade etmeyi denersek herhalde şunu söyleyebiliriz: hakikate uygun yaşamanın yolu olarak felsefe.

Bana kalırsa bu, Platon’un düşünüşünün doğal bir sonucudur. Felsefeye Platon’un getirdiği tanım, entelektüel etkinliğin yanında belirli bir yaşayış biçimini de talep eder. Bugün biraz bunlardan bahsederek ruhani alıştırma olarak felsefe başlığına ilgi çekmeyi deneyeceğim.

Genelleyici bir ifadeyle bu temanın Platon’un düşüncesinde iki iz düşümü olduğunu ifade edebiliriz.

1.Söylediğinin/yaptığının hesabını vermek: Platon’un, felsefe tarihine gerekçelendirilmiş doğru kanı olarak geçmiş bilgi tanımının ardındaki mücadelesi.

2. Erdemli bir hayat sürmek: Diyalektik merhale sadece entelektüel bir yolculuk değil aynı zamanda ruhani bir alıştırmadır.

Bu bağlamda ben “Bir avukat neyi temsil eder?” sorusuna felsefenin Platon’ca verilen tanımına referansla cevap vermeyi deneyeceğim. Bundan iki beklentim var. Birisi Platon’u savunmak, ikincisi ise müvekkilini görünüşteki çıkarları kendi inandıkları arasında kalan avukata felsefeden öğüt devşirmek. Buradaki iddiamı da bir cümlede özetleyebilirim: Sokrates aslında kendini değil felsefeyi savunuyordu dolayısıyla da bir filozof olarak yaptığı savunma her ne kadar mahkeme kendisinin idamına hükmetmiş olsa da başarılı olmuştur zira o, yaşantısıyla uyuşan bir savunu yapmış ve bu yolla felsefeyi ölümsüz kılmıştır. Öyle ki öğrencisi Platon’un, öğretisini inşa ederken ki motivasyonlarından birinin bir kez daha bir filozofun toplumca öldürülmemesi olduğunu söylersek hata etmiş olmayız[2].

II

Sokrates’in savunmasından yıllar sonra, bugünlerde, Platon sanık sandalyesinde. İddiaya göre Platon, sadece ve tamamen akılla ele geçirilebilecek çileci idealler uğruna bireyi topluma kurban etmiştir. Birey, hayatına doğrudan ve olumlu bir etkisi olmayan ideallerle kandırılmıştır. Bana kalırsa böyle bir Platon okumasına yol açan, akıl saplantılı, filozof-kraldan çok kralcı modernlerle, batını zahir kılmakta acele edip şehvet lokmasıyla boğulan papaz kalabalığıdır. Uzun bir müddet insanlar filozof-kralın sözlerini onların ağzından dinledi ve böylelikle en iyi yasalar en kötü yöneticilerin elinde bir ölüm fermanına dönüştü: endülüjans[3]. Gelinen noktada anlam dünyamızı zombi ve vampir hikayeleri işgal etmektedir ve gün geçtikçe görünenin ardındaki dünyada rehberlik edecek bir bilgeye duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu ihtiyacı duyumsayanların arasında, anlam ve adalet krizinin ortasında can çekişen avukatların başı çektiğini söyleyebiliriz.

Savunma şayet felsefenin ve adaletin Platon’daki tanımına sadık kalabilirse hem yerini bilmek suretiyle kendisi adil olabilir hem de suçlamaların asılsızlığını ispatlayabilir.

Hekimliğin nişanı, tababetten elde ettiği maddi kazanç vb. bir şey değil insanları sağlığına kavuşturmaktır[4] . Bir kişi maddi kazanç getireni değil de hastayı sağlığına kavuşturan eylemi seçiyorsa ona hekim denir. Bunun gibi avukat da müvekkili ile toplumun veya insanlığın yahut başka bir değerin arasında seçim yapmak zorunda kaldığında kendisine “Bir avukat neyi temsil eder?” sorusunu sormalıdır. Antik Yunan’ın son bilgesi Platon, bunu öğütler.

Platon, Sokrates ile tanışmadan önce Herakleitosçu bir tedrisattan geçmiş, sonrasında her ne kadar Sokrates’in bir nevi katipliği olma misyonunu üstlense de bu tedrisattan tam olarak hiçbir zaman kopmamıştır. Platon’un eserlerinde ateşi ve Güneş’i takip ederseniz, ‘ateş’in başında oturan Herakleitos’u ve yanında tıpkı Symposion’daki davete katılmadan önce, hanenin girişine varmadan dalıp giden Sokrates’i, logosu dinlerken bulabilirsiniz. Her iki şahsiyette sadece avukata değil herkese yalnızca okuyarak değil aynı zamanda ruhani alıştırmalar da yapmak şartıyla ‘iyi’ bir yaşam sürme noktasında örnek olabilirler. Bunun örneğini Sokrates ve Platon arasındaki ilişkide görebiliriz. Sokrates usta, Platon çıraktır: philo-sophia bilgeliğe gönül vermektir ve bilgelik belli kurallara bağlı, eğitimi ve çıraklığı gerektiren yapabilme yetisidir[5]. Bu yeti ruhani alıştırma denen pratiklerle kazanılır. Çileciliğin köküne de burada rastlanabilir; ascetism (çilecilik) Yunanca askesis kelimesinden türemiştir ve söz konusu kelime, içi Hristiyan pratikleri ile boşaltılıp tekrar doldurulmadan evvel bir sanatın teorik bilginin yanında pratik terbiye ile birlikte öğrenilmesi gereğini ifade ederken kullanılırdı[6].

Bilgelik ancak ruhani alıştırmaların neticesinde edinilebilecek ve bu bağlamda bir öznede muhafaza edinilebilecek olduğu içindir ki hem en iyi rejimde hem de en iyi ikincisinde, yasaların yanında onları yorumlayacak, değişen koşullara uyarlayacak filozof-krala ihtiyaç vardır[7]. Aksi mümkün olsaydı Platon akademide filozof yetiştirmek yerine bir sefer için yasaları yazar ve bunları miras bırakırdı. Fakat o ruha tohumlar ekme yolunu seçmiştir[8]. Filozofun sözleri ruha ekilen tohumlardır ve biz o sözlerde Güneş’in izini sürebiliriz.

III

Platon, Güneş’ten Devlet diyalogunda İyi ideasını anlatacağı sırada bahseder. İyinin doğrudan anlatımı mümkün değildir ve o bir benzetmeye başvurur. İyi’yi anlatmak için seçtiği sembol, Güneş’tir. (Devlet’ten güneş atfı). Bir başka diyalogunda, bilme meselesinin tartışıldığı bir paragrafta, yine Güneş’ten bahseder ve ona doğrudan bakanların başına gelenlerden sakınmak adına teoriyi kendine sığınak edindiğini ifade eder[9]. Yani sadece duyumsayarak değil aynı zamanda akıl ederek de varlıkla temasa geçiyor. Akıl etmekten kast edilen burada sıradan bir düşünüş değil sistemli bir akıl yürütme elbette. Bu akıl yürütme, Platon hiç bir zaman böyle bir tamlama kullanmamasına rağmen bugün idealar kuramı olarak biliniyor. Nitekim diyebiliriz ki idealar kuramı açıklama sunabilmek adına kullanılan bir nevi güneş gözlüğü işlevi görüyor. İdea varsayımı açıklama yapabilmek için işe yarasa da bir aşama da başka bir varsayımla desteklenmek zorunda kalıyor: Ruhun ölümsüzlüğü.
MURAT ALTINDERE

Nasıl oluyor da bilebiliyoruz? Duyularımız sayesinde nesnelerle doğrudan temasa geçeriz fakat anlam ile ilk bakışta böyle bir temasımız yoktur. Anlamın dışarıda, gözlemlenebilir olanda, bir karşılığı yok gibi görünür. Platon’a göre insan bu mesafeyi anımsayarak aşar[10]. Anımsama zira bilme kapasitesi sonradan edinilmiş bir şey değildir. Platon’a göre bu deha ateşi[11] insanlara tanrıların bir hediyesidir, diğer bir ifadeyle insanın bu kapasiteye sahip bir varlıktır ve eğitim körü görür kılmak değil bakışları doğru yöne çevirme sanatıdır[12]. Başka bir açıdan ifade edecek olursak insan tamamıyla bilmiyor değildir. Tıpkı duyumsananların var ile yok arasında olması gibi[13] insan da Güneş’ten pay almıştır yani ateşe sahiptir lakin Güneş’in kendisi değildir. O ateş sayesinde Güneş’i bilebilmektedir. İnsanın bu ontolojik pozisyonu aşk ile açıklanır. Platon’a göre Eros bolluğun ve yoksulluğun çocuğudur, bilgelik ve cahillik arasındadır, ömrü boyunca felsefe yapan usta bir büyücüdür; öyle ya bilen neden felsefe yapsın, aynı şekilde bilmeyen şayet hiç bilmiyorsa yani bilmediğini dahi bilemeyecek kadar cahilse kendinde eksik olanı nasıl arasın[14]? Arada olan, önce bir şeyi güzel bulur sonra aynı güzelliği başka şeylerde deneyimler en nihayetinde güzelin kendisini bulur[15]. Ruh, nam-ı diğer ateş, bu aşamalardan geçerek çokluktan Bir’e yol alır[16]. Ne var ki bu ne bir matematik problemi çözer gibi tek seferde ya da bir formülü takip ederek olur ne de sıradan entelektüel bir etkinliktir. Platon’un nerdeyse mistik bir deneyim olarak tarif ettiği bu durum uzun yıllar boyu yapılan ruhani alıştırmaların neticesidir[17].

13 Eylül 2017 Çarşamba

Hastane Enfeksiyonlarının Hukuki Yansımaları

HASTANE ENFEKSİYONUNUN HUKUKİ DEĞERLENDİRİLMESİ

Dünya Tabipler Birliğinin 1992 tarihinde düzenlediği 44. Genel kurulunda “Tıpta Yanlış Uygulama” konusu ele alınmış ve Genel Kurul sonucunda yayımlanan duyuruda tıbbi uygulama hataları “ Hekimin tedavi sırasında denenmiş-standart uygulamayı yapmaması, veya beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi sebebiyle oluşan zararlar” olarak nitelenmiştir.
Türk TabiplerBirliği’nin yayınladığı ETİK İLKELER’e göre; bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi HEKİMLİĞİN KÖTÜ UYGULAMASI - MALPRACTİCE anlamına gelir.”13.
Hastane enfeksiyonları, başka bir hastalıktan şifa bulmak için hastaneye yatan hastada görülen ve hastadan kaynaklanmayan bir hastalık türüdür. Bu durumda kusur ve sorumluluk açısından bakıldığında çoğu kere hastanın kusurunun olmadığı açıktır. Zira hasta, hastaneye yatmasa, zaten bu hastalığa da yakalanmayacaktır.  Bu bir tali hastalık halidir ve bu hastalık sebebiyle meydana gelen zarar da tali bir zarardır. Ancak uygulamada çoğu kere bu hastalık ve oluşturduğu zarar asıl hastalığın ve onun zararlarının dahi önüne geçmekte ve hastalarda organ kaybına, maluliyetlere veya ölüme sebebiyet vermektedir.
“Tedavi dolayısıyla oluşan ikincil zararlar, tedavinin yanlış yapılması değil; tedaviye yönelik işlemlerin, işlemler sırasındaki eylemlerin yanlış ya da ihmalkarca yapılmasından kaynaklanır. Örneğin başarılı bir ameliyat geçiren hastanın, hastane ameliyathanesinde var olan enfeksiyon sebebi ile sepsise girip enfeksiyondan ölme hali dolaylı(ikincil) zarar olarak nitelendirilebilir.
Hukuki yönden bakarsak, tedavi sırasında oluşan ikincil zararların, hastaneye kabul sözleşmesi ya da hekimlik sözleşmesindeki, TIBBİ UYGULAMALARIN ÖZENLİ VE DİKKATLİ ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ asıl ediminin yanında, yan edim olarak nitelendirebileceğimiz , HASTAYA ZARAR VERMEME ediminin ihlalini oluşturduğu düşünülebilir.
Sonuç itibariyle, hukuk uygulamasında, ceza ve tazminat sorumluluğu bakımından takdiri artırım nedeni sayılabilecek olan tedavi nedeni ile oluşan ikincil zararların önemi; bu zararların önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması amacıyla gerçekleştirilecek hasta güvenliği ve kalite  çalışmalarının arttırılmasında yatmaktadır. Zira, Hasta Güvenliği,hastanın sağlık kurumuna girdiği andan itibaren uğrayabileceği her türlü zararın önlenmesini, tedavi amacı ile geldiği kurumda zarara uğramamasını amaçlar”14.


5 Eylül 2017 Salı

İcra Müdürlükleri’nce harç hesaplaması nasıl yapılır?

MURAT ALTINDERE

                  İcra Müdürlükleri,  alacağın tahsilinin devlet eliyle sağlanması için oluşturulmuş kurumlardır. Kesinleşen bir takip alacaklısı, İcra Müdürlüğü’ne talepte bulunarak, borçlunun borcu karşılamaya yetecek miktarda haczi kabil menkul ve gayrimenkullerinin, 3. şahıslardaki hak veya alacaklının, maaşının, bankalardaki mevduatlarının, kira gelirlerinin ve sair haczini, şartları oluşması halinde menkul, gayrimenkullerin satışını isteyebilir. Devlet, icra takibi başlatırken, daha sonra borçlu tarafından ödenmek üzere, alacaklıdan bir kısım harçlar (Başvuru harcı, peşin harç, vekalet harcı ) tahsil eder. 2016 yılı için; Başvuru harcı:  29,20 TL Vekalet harcı: 4,30 TL’dir Peşin harç ise, takip tutarı üzerinden hesaplanır.
                      Takibe konu alacak tutarının %05’i (Binde beş’i daha sonra tahsil harcından mahsup edilmek üzere icra müdürlüğünce takip başlatılırken alacaklıdan alınır. Dosyada kısmen yada tamamen tahsilat yapılması halinde, başlangıçta alınan harçlara ek olarak, icra dosyasının bulunduğu aşamaya göre farklılık gösterecek şekilde ilave harçlar tahsil edilir. (Tahsil harcı, cezaevi harcı gibi) Tahsil harcının yükümlüsü kural olarak borçludur. Tahsil harçları, takip tutarı üzerinden hesaplanır. Bir icra dosyasında icra müdürlüğünce alınabilecek maksimum tahsil harcı miktarı bellidir. Takip masrafları ve işleyecek faiz için tahsil harcı tahakkuk ettirilemez. Örneğin Asıl Alacak miktarı 10.000 TL,  takip öncesi faiz 2.000 TL olmak üzere toplam 12.000 TL alacak icra takibine konulduğunda, dosya alacağı faiz ve masraflarla birlikte 50.000 TL’ye dahi ulaşsa, maksimum 12.000 TL üzerinden tahsil harcı hesaplaması yapılır ve alınır. Bundan sonraki tahsilatlar için tahsil harcı tahakkuk ettirilmez. Hatta, icra takibi başlatılırken ödenen peşin harç (Takip tutarının binde 5’i) bile, tahsil harcındandır. Peşin harç, dosya kapanırken hesaplanacak tahsil harcından düşürülür. Örneğin, yine yukarıda verdiğimiz şekilde bir icra takibinde, icra dosyasına faiz, masraflar ve vekalet ücretiyle birlikte dosya kapak hesabına göre 20.000 TL yatırılması durumunda, İcra Müdürlüğü, takip tutarı olan 12.000 TL üzerinden tahsil harcını hesaplayacak, (dosyada haciz olduğunu fakat satış olmadan borçlunun dosya borcunu yatırdığını varsayalım) 12.000 x 9,10 /100 = 1.092,00 TL tahsil harcı çıkacaktır. Alacaklı tarafça icra dosyasına yatırılan peşin harç (Yani takip tutarı olan 12.000 TL’nin binde 5’i) 12.000 x 5/1000 = 60,00 TL, 1.092,00 TL’den düşüldükten sonra, dosyada 1.032,00 TL tahsil harcı alınacaktır. İcra müdürlüklerince, tahsil harcının yanında, bir de Cezaevi harcı (Cez Evleri Yapı Harcı) da alınmakta olup, bu harcın yükümlüsü alacaklıdır. Cezaevi harcının ise oranı, takip tutarının %2’sidir. Yukarıdaki örneğimizi yineleyecek olursak, takip tutarı 12.000,00 TL olan bir alacağın, faiz, vekalet ücreti ve yargılama giderleriyle birlikte 20.000,00 TL olduğunu, aracına haciz konulan borçlunun, satış öncesi, 20.000,00 TL’yi icra dosyasına yatırdığını varsayacak olursak, İcra Müdürlüğü, bu tutardan; 1.032,00 TL Tahsil harcı, (Takip tutarının %9,10 u – peşin harç) 240,00 TL Cezaevi harcı (Takip tutarının %2’si) olmak üzere 1.272,00 TL’lik kısmını kesecek, bakiye tutarı alacaklıya /vekiline ödeyecektir.
MURAT ALTINDERE

25 Ağustos 2017 Cuma

Yeni Müvekkil Bulmanın 4 Önemli Yolu



Hukuk sektöründe hızla rekabet artıyor. Özellikle yeni hukuk büroları müvekkil bulma yolları arıyor. Biz de sizler için yeni müvekkil bulmanın 4 önemli yolunun derledik.
MURAT ALTINDERE

1- SİHİRLİ BİR CÜMLENİZ OLSUN!

Birinin dikkatini çekmek için yaklaşık on saniyeniz var. Ne yaptığınızı tanımlayan basit ama güçlü  bir-iki cümlelik ifadeler kullanın. Kendi işinizi uzmanlık alanlarınızı belirten bu cümle mümkün olduğunca kısa, somut ve anlaşılabilir olmalıdır. 

2- YANLIŞ ADRESLERDE MÜVEKKİL ARAMAYIN!

İyi bir network oluşturmanıza rağmen, işinize geri dönüşü olmuyorsa arabanızı yanlış yere park ettiniz demektir! Avukatlar için en büyük hata çevresinin gene avukatlardan oluşmasıdır. Mümkün olduğunca sosyal olmalısınız. Ve en önemlisi paradan önce her alandan insan kazanmaya odaklanmalısınız.

3- KENDİNİZİ SORUN ÇÖZÜCÜ OLARAK KONUMLANDIRIN!


Pazarlık yapan,ücrette sıkıntı oluşturan müvekkil tipini bilirsiniz.Bu tipler sizin bir problemi çözdüğünüz ya da onlara bir hizmet sunduğunuzla ilgilenmezler. Siz ya da ofisinizdeki herhangi birinin onlarla yaptığı ilk görüşme süre, ücret, sonuçlar, özellikle sizi vekil olarak tutmadıklarında olası potansiyel sonuçları içermelidir. Tabi bunu yaparken hukuki teknik ifadeleri kullanmaktan kaçınmalı, olabildiğince sade ve anlaşılabilir bir dil kullanılmalıdır.

4- KURUMSAL KİMLİĞİNİZ OLSUN

Potansiyel müvekkillerinize karşı kurumsal görünürlülüğünüzün iyi olması gerekir. Web siteniz, kartvizitiniz, logonuz, antetli kağıdınız, kıyafetiniz sizin en önemli tamamlayıcı unsurlarınızdır.

Bol kazançlar...

Dünyanın en önemli üniversitelerinde online eğitim imkanı



Oturduğunuz yerden Harvard Üniversitesi gibi bir çok köklü üniversiteden  eğitim alabilirsiniz. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Harvard Üniversitesi  Mayıs 2012'de edx.org'u kurdular. Edx.org uluslararası çevrimiçi eğitim alt yapısı sunan bir platform. Platformda bir çok eğitim ücretsiz olarak veriliyor. Onaylanmış sertifika isterseniz ortalama 150 dolar gibi bir rakam ödüyorsunuz. Hukuk eğitimlerine buradan ulaşabilirsiniz; https://www.edx.org/course/subject/law

MURAT ALTINDERE

Hukuk Bürolarına yönelik 4 milyon dolarlık siber soygun




Üç Çin vatandaşı siber soyguncu, ABD'nin New York kentindeki hukuk firmalarının bilgisayarlarına girerek 4 milyon dolardan fazla kazanç sağladı.
MURAT ALTINDERE
New York savcılığı, şirketlerin birleşmelerine danışmanlık yapan önemli hukuk firmalarına siber soygun düzenleyen üç kişiden birisinin Hong Kong'da yakalandığını söyledi.
Siber soyguncular şirket birleşmelerine yönelik bilgileri ele geçirdikten sonra birleşmeye giden şirketlerin hisselerini satın alarak kazanç sağladı.
New York Savcısı Preet Bharara, bu dolandırıcılığın hukuk şirketleri için bir uyarı işareti olması gerektiğini söyledi.
Üçlü siber soygun ekibinin bilgi teknolojileri analisti olarak hukuk firmalarının bilgisayarlarına girdikleri ve firmaların ortaklarının e-posta hesaplarını ele geçirdikleri belirtildi.
Iat Hong, Bo Zheng ve Chin Hung isimli kişiler komplo kurmak, gizli finansal bilgileri kullanmak, elektronik sahtekarlık ve bilgisayar güvenliği kırmakla suçlanıyor.
Zanlılardan Iat Hong Pazar günü Hong Kong'da tutuklandı ve sınırdışı edilmeyi bekliyor. Bo Zheng'in Çin'in Çangşa kentinde Chin Hung'un da Macau kentinde yaşadığı belirtildi.
New York Times gazetesi siber dolandırıcılığın hedefinde en az 7 hukuk şirketinin bulunduğunu, Mart ve Eylül 2015 tarihleri arasında "hukuk firmalarının sunucularına 100 binden fazla kez girmeye çalıştıklarını" yazdı.
haber: bbc türkçe
görsel: pixabay

Ali Fuat Başgil Onur Ödülü Sahibini Buldu


MURAT ALTINDERE

Hukuk etkinliklerinin paylaşıldığı turkiyehukuk.org sitesi,  Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil Onur Ödülü ve Yılın Hukuk Projesi adında iki ödül veriyor. Ödül Töreni, Türk Alman Üniversitesi ev sahipliğinde 15 Mayıs 2017 Pazartesi saat 14.30'da Yabancı Diller Yüksekokulu Konferans Salonunda düzenlenecek.
Bu yıl Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in adını taşıyan Onur Ödülünün sahibi hocaların hocası olarak bilinen İş Hukukçusu Prof. Dr. Turhan Esener oldu. Yılın Hukuk Projesi ödülünü ise  “Çocuk Üniversitesi” projesiyle Türk Alman Üniversitesi Pro-Bono Hukuk Kulübü kazandı.

MURAT ALTINDERE

Hukuk Klinikleri Geliyor





Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, hukuk fakültesi öğrencilerinin "hukuk klinikleri" sayesinde tıp fakültesi öğrencileri gibi henüz öğrenciyken uygulamalı eğitimle mesleğe adım atabileceklerini belirterek, "Uygulamada ortaya çıkan boşluğu kliniklerle doldurmaya çalışıyoruz. Biz teoriyle pratiği bir araya getirerek iyi bir hukukçu yetiştirmenin derdindeyiz." dedi.

Hukuk fakültesi öğrencilerini meslek hayatına hazırlamak ve vatandaşların adalete erişimini kolaylaştırma amacıyla Adalet Bakanlığı ile Türkiye'deki 13 üniversite arasında "Hukuk Klinikleri Protokolü" imzalandı.

Ankara Hakimevinde gerçekleştirilen imza töreninde konuşan Uçar, toplumda adaleti sağlamayı hedeflediklerini, bunun için iyi hukukçular yetiştirmeyi görev edindiklerini söyledi.

Bilgi, birikim, donanım ve tecrübenin vazgeçilmez olduğunu belirten Uçar, "Uygulama noktasına geldiğimiz zaman bilgi, birikim, donanım kadar karakter, duruş, halka ilişkiler, adaleti tesis etmedeki arayış ve kendini geliştirme arzusu da önemli." ifadesini kullandı.

Uçar, hukuk fakültesi öğrencilerinin "hukuk klinikleri" sayesinde teorik eğitim yanında pratik eğitimi de alabileceklerini, tıp fakültesi öğrencileri gibi henüz öğrenciyken uygulamalı eğitimle mesleğe adım atabileceklerini anlattı.

Çocuklarından birinin tıp fakültesinde, diğerinin ise hukuk fakültesinde eğitim gördüğünü belirten Uçar, "Hukuk eğitiminde sınıflarımız çok kalabalık. Tıp fakültesinde küçük gruplarla eğitim yapıyorlar. 5. sınıfta hastanede oluyorlar ve 6. sınıfta bir hekim gibi tamamen hastanedeler. Bizse çocuklarımızı kitabi olarak mezun ettikten sonra hiçbir pratiği olmadan ezberci yöntemlerle sınava alıyoruz, kazanıyor, akademide pratikle alakalı ne verebilirsek veriyoruz, ondan sonra sahaya, uygulamaya gidiyor." şeklinde konuştu.

Uçar, "hukuk klinikleri"nin ezberci yönteme son vermesi açısından büyük bir açığı kapatacağını vurgulayarak, şunları kaydetti: 

"Üniversitelerimiz tabii ki hukuk eğitiminin daha kaliteli hale gelmesi için bir şeyler yapıyorlar, yapacaklar ancak bu kadar kalabalık sınıflarda eğitim olmalı mı, bu da siyasetçilerin, hükümetin, devletin, hepimizin sorunu. Çünkü hukuk eğitimi, tıp kadar önemli. Tıpta yanlış teşhisle kişiyi öldürebilirsiniz ama hukukta da yanlış bir karar verirseniz kişinin hayatını karartırsınız.

Klinik eğitimine ne kadar çok öğrenci katılabilirse daha fazla amacına ulaşacaktır. Uygulamada ortaya çıkan boşluğu şu anda kliniklerle doldurmaya çalışıyoruz. Biz teoriyle pratiği bir araya getirerek iyi bir hukukçu yetiştirmenin derdindeyiz."

"Amaç öğrencilerin gerçek sorunlarla yüz yüze gelmesi"
MURAT ALTINDERE

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş de protokol imzalayan üniversiteleri temsilen yaptığı konuşmada, bakanlığın üniversitelerle yaptığı çalışmaların akademi dünyasını heyecanlandırdığını söyledi.

Bakanlığın "yargı reformu stratejisi"nin Avrupa Birliği entegrasyonundan öte, çağdaş hukukla birlikte olma, çağdaş hukuka ulaşma yarışında önemli bir adım olduğunu dile getiren İbiş, vatandaşların adalete ulaşımını güçlendirme konusunda da hukuk kliniklerinin öne çıktığını belirtti.

"Dünyada pek çok ülkede uygulanan bu sistem, ülkemizde de başarıyla uygulamaya girdi." diyen İbiş, şunları kaydetti: 

"Elbette bununla sadece bir eğitim öğretim modeli ortaya konulmuyor. Hukuk klinikleri uygulamasının, insanların hukuktan etkin yararlanması, hukuk fakültelerinin toplumla buluşmasının önünün açılması, üniversite, halk ve hukuk sisteminin birlikte hareket etmesi ve bunun ötesinde öğrencilerin gerçek sorunlarla yüz yüze gelmesi, donanımlı hukukçuların yetişmesi gibi çok ulvi amaçları var.

Biz, bütün akademi dünyası, hukukun üstünlüğüne inanan anlayışa sahibiz. Hepimiz hukukun üstün olduğu, çağdaş demokrat bir ülkede yaşama arzusundayız. Hepimiz hukukun daha etkin, daha hızlı, daha adil uygulamasının olduğu bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti hayalindeyiz. Biz, üniversiteler olarak her türlü desteği vermeye hazırız. Üniversiteler toplumun, halkın malıdır. Halka kapıları açıktır. İster devlet üniversitesi olsun ister vakıf üniversitesi, hepimizin amacı budur.

Adalet Bakanlığımızla güçlü, verimli ilişkiler kurduk. Daha fazlasını da bizden isteyebilirsiniz. Daha fazlasını da yapmaya hazırız."

Konuşmaların ardından, Akdeniz, Ankara, Anadolu, Başkent, Çukurova, Dokuz Eylül, İstanbul, İstanbul Bilgi, İstanbul Şehir, Karadeniz Teknik, Selçuk ve Yıldırım Beyazıt üniversiteleri ile Bakanlık arasında protokol imzalandı.
MURAT ALTINDERE

Bir Hukuk Profesörü Daha İsyan Etti...



 Prof. Dr. Şeref Ertaş'ın öğrencilerin sınav sonuçlarına yaptığı itirazlara verdiği cevapları paylaşıyoruz. Cevaplar eğitim sisteminin içler acısı halini ortaya koyar cinsten. İşte bir profesörün haklı tepkisi;

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi eski dekanı ve Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şeref Ertaş, öğrencilerinin sınav kağıtlarına yaptıkları itirazlara verdiği yanıtları üniversite internet sayfasındaki kişisel adresinden paylaştı.
Sosyal medyada yayılan o mesajlarda Ertaş,"Miras Hukuku" dersindeki notlarına itiraz eden başarısız öğrencilere karşı çıktı. Öğrencilere tek tek yanıtlar veren Ertaş'ın, bazı öğrencilere "Kızım senin aklından zorun mu var", "Hocanı bu sıcaklarda bu şekilde meşgul etmekten mutlu musun", "Bence lüzumundan fazla çalışmışsın", "10 senelik öğrencisin,durumuna üzülüyorum. Artık bu iş bitsin" gibi ifadeler kullandığı görüldü.
Ertaş kullandığı ifadlere, "verilen notlara itiraz eden ve itirazı haksız görülen öğrencilere bundan sonraki sınavlarda takdiren not ilavesi yapamayacağım için üzgünüm" diye de ekledi.
İtirazı haklı görülen öğrencileri hakkındaki görüşlerini de yazan Ertaş, "Sayın Yaşar Yılmaz, Sen zaten 80 puan yani (BB) almışsın. Her halde kağıdın yanlışlıkla(FF) lerin arasına karıştı be bu sebeple listeye yanlışlıkla (FF) olarak geçti .Notunu bu sebeple (BB) olarak düzelttim. İtiraz ettiğin için teşekkürler. Başarılarının devamını diliyorum"dedi.
Az sayıdaki haklı öğrencinin yanı sıra itirazı reddedilen öğrencilere sert çıkan Ertaş bir öğrencisine, "İtiraza utanmıyor musun ? Klasiklerden 00 puan,testlerden 55 puan aldın. Neye güvenerek itiraz ettin. Vize notun bile yok.Okuma yazma bilmeyen bir vatandaşın çözdüğü bir miras olayını çözememişsin . Hangi yüzle hukuk fakültesi diploması istiyorsun... En kötü insan bilmediğini bilmeyendir. Tanrı bu gibilerden tüm insanlığı korusun" diye karşılık verdi.

18 Ağustos 2017 Cuma

Şirketlere Web Sitesi ve Marka Tescili Zorunluluğu Getirildi




İş dünyasını yakından ilgilendiren ve bir süre önce uygulamaya konulan yeni 'Türk Ticaret Kanunu' ile birlikte tüm şirketlerin web sitesi kurması ve marka tescilinde bulunması zorunlu hale getirildi. Marka ve Patent Uzmanı Murat Altındere, “Sadece web sitesi kurmak yetmiyor ayrıca içeriği yasanın aradığı şartlara uygun hale getirmek de gerekiyor” dedi.
Marka ve Patent Uzmanı Murat Altındere, iş dünyasını yakından ilgilendiren ve bir süre önce uygulamaya konulan yeni 'Türk Ticaret Kanunu' ile birlikte artık tüm şirketlerin web sitesi kurma ve marka tescilinde bulunmasının zorunlu hale getirildiğini söyledi.
Aynı zamanda da avukat olan Altındere, 'Türk Ticaret Kanunu'nun neleri zorunlu hale getirdiğiyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu. 14 Şubat 2011 tarihi itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla birlikte iş dünyasında oldukça önemli değişikliklere gidildiğini vurgulayan Altındere, sermaye şirketleri için elektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetlerine yönelik önemli ve yaptırım getiren düzenlemelere yer verildiğini anlattı. Türk Ticaret Kanunu'nun 'internet sitesi' kenar başlıklı 1524. maddenin ilk fıkrasında; “Her sermaye şirketinin, bir internet sitesi açmaya mecbur olduğu” ifadesinin yer aldığına dikkat çeken Altındere, buna göre anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin bir internet sitesi açmaları gerektiğini kaydetti.

İnternet sitesi zorunluluğunun, söz konusu kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe gireceğini ifade eden Altındere, “Kanunun 1524. maddesinde öngörülen internet sitesini kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içinde oluşturmayan veya internet sitesi mevcut ise aynı süre içinde internet sitesinin bir bölümünü bilgi toplumu hizmetlerine özgülemeyen anonim şirket yönetim kurulu üyeleri, limited şirket müdürleri ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette yönetici olan komandite ortaklar 6 aya kadar hapis ve 100 günden 300 yüz güne kadar da adli para cezası verilecek” dedi.
Yine aynı maddeye göre internet sitesine konulması gereken içeriği usulüne uygun bir şekilde koymayanlara da 3 aya kadar hapis ve 100 güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağını açıklayan Altındere, kanuna göre sadece web sitesi kurmanın yeterli olmadığını, ayrıca içeriğinin de belirtilen şartlara uygun hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de alan adı verme konusunda yetkili ODTÜ bünyesindeki 'Nic.tr' verilerine de dikkat çeken Murat Altındere, 2011 yılı Ocak ayı sonu itibariyle Türkiye genelinde toplam 164 bin 238 'com.tr' uzantılı alan, bin 74 'net.tr' uzantılı alan adı bulunduğu bilgisini de verdi.
Marka ve patent tescili konusunda Türkiye'deki tek yetkili kuruluşun; Türk Patent Enstitüsü olduğunu hatırlatan Altındere, bu kurumun verilerine göre de 2010 yılı itibariyle ortalama 250 bin şirketin marka tescili ve başvurusu olduğunu dile getirdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine işaret eden Altındere, buna göre ülke genelindeki oda ve borsalara çeşitli büyüklüklerde ve bütün sektörlerden bir milyon 250 binin üzerinde firma kayıtlı olduğunu vurguladı.
Altındere, “Hali hazırda ise sadece 250 bin şirketin web sitesi ve buna bağlı marka tescili söz konusu. Böylelikle bir milyon şirketin web sitesi ve marka tescili bulunmuyor ve bu kadar sayıda şirketin yeni yasaya göre web sitesi kurması ve bunun için de markasını Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil ettirmesi gerekiyor. Marka tescili zorunluluğu da, web sitesi kuruluşunda şirketlerden istenen ilk belgelerin başında marka tescil evrakı olmasından kaynaklanıyor. Şirket yöneticileri açısından hapis cezası yaptırımı dahi getiren bu yeni düzenlemeler konusunda işin uzmanları ile kapsamlı bir inceleme ve uyarlama sürecine girmek kaçınılmaz olmuştur” ifadesini kullandı.

pratikhaber

HUDER Mersin Şube Başkan Yardımcısı Altındere:


Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) Mersin Şube Başkan Yardımcısı Murat Altındere, "HUDER Mersin olarak incelemiş olduğumuz anayasa değişiklik paketine, hukukçu gözüyle bakarak, hukukçu kimliğimizle 16 Nisan'daki referandumda 'evet' oyu vereceğiz." dedi.

Altındere, Şube Başkanı Kürşat Doğan ve dernek yöneticisi Hibe Gökalp ile dernek binasında düzenlediği basın toplantısında, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle güçlenen millet iradesinin egemen kılınmasından yana olduklarını söyledi.
Demokrasinin teminat altına alınması ve milletin himayesine verilmesini istediklerini belirten Altındere, şöyle konuştu:
"15 Temmuz sürecini ve tankların bir kez daha sokaklarda gezmemesi ve bize halkımıza ait olan uçakların bir kez daha bizlere ateş etmemesi için, son dönemde görevleri meslektaşlarınının haklarını ve menfaatlerini korumak olan ve bağımsız ve tarafsız olmaları gerekirken tarafgir davranarak sözde tüm avukatları temsil ettiğini beyan eden bazı barolar ve barolar birliğinin aksine HUDER Mersin olarak incelemiş olduğumuz anayasa değişiklik paketine, hukukçu gözüyle bakarak, hukukçu kimliğimizle 16 Nisan'daki referandumda 'evet' oyu vereceğiz."
Kürşat Doğan ise, dernekle ilgili yaptığı bilgilendirmede, 1 yıldır faaliyet gösterdiklerini söyledi.
Derneğin amacı hakkında da konuşan Doğan, "Amacımız, bir dernek olarak teşkilatlanmasını işaret eden iradelerin, önderlerinin niyet ve inançlarından asla ödün vermeden, milletimizin milli değerlerinden hasıl olmuş ilke ve değerleri savunmak, üyelerinin sosyal ve mesleki sahada yardımlaşma ve dayanışmalarını sağlamak, mesleki bilgi, gelenek ve kültürlerini artırmak ve genel anlamda sağlıklı ve istikrarlı bir hukuk düzenini temin etmektir." ifadelerini kullandı.




AA

Murat Altındere: Gençler bizim en büyük zenginliğimizdir


Avukat Murat Altındere 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı


Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük zenginliğinin gençler olduğunun altını çizen Avukat Altındere;

'Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere Milletimizin inanç ve kararlılığıyla, 19 Mayıs 1919'da Samsun'dan başlayan bağımsızlık ve kurtuluş mücadelemizin sembolü olan bu günün, Türkiye Cumhuriyetinin teminatı değerli gençlerimize armağan edilmesi, son derece anlamlıdır. Bizlerin de dünyadaki ilerleme yarışında ülkemizin en büyük güvencesi ve milletimizin en büyük zenginliği gençlerimize olan inancı ve güveni tamdır. Bu değerli emaneti sonsuza kadar yaşatmak ve korumak da hepimizin görevidir.

Gençlerimizin geleceğe emin adımlarla ve toplumsal faydalarımızı dikkate alarak, ailesine ve ülkesine yararlı fertler olarak, yetişmeleri en büyük arzumuzdur. Türk milletinin bütün fertleri bu konuda gençlerimize güvenerek, geleceğe umutla bakmaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, Hain FETÖ'nün darbe girişiminde gözlerini kırpmadan vatanı için ebediyete yürüyen kardeşlerimizi ve tüm şehitlerimizi saygı, minnet ve şükranla anıyorum' dedi

Çukurova Express

Mersin'de galibiyet sevinci



Mersin İdmanyurdu Kulübü Basın Sözcüsü Murat Altındere, Galatatasaray'a karşı önemli bir galibiyet aldıklarını ve ligde kalma umutlarının arttığını bildirdi.

Altındere, yaptığı yazılı açıklamada, Spor Toto Süper Lig'de üst üste başarılı sonuçlar aldıklarını belirterek, "Galatasaray'ı mağlup ederek ligde kalma umutlarımız arttı. Zorlu bir rakibe karşı önemli bir zafer kazandık. Birçok olumsuzluklara rağmen ligde kalacağına inanan bir teknik heyet ve futbolcu topluluğuna sahibiz. Son haftalarda yakaladığımız çıkış da bu inancın zaferidir" ifadelerini kullandı.

Akhisar Belediyespor ile berabere kalıp, Kayserispor'u yenerek, ligde çıkış yakaladıklarını aktaran Murat Altındere, şunları kaydetti:

"Bu çıkışı Galatasaray karşısında da galip gelerek taçlandırmak istiyorduk ve bunu da başardık. Çok zorlu bir periyoda girdik. Bu süreçte bizi yalnız bırakmayan ve takımına sonuna kadar inanan taraftarımıza teşekkür ediyorum. Stadı doldurarak maç sonuna kadar takımını destekleyen 12. adama bu galibiyeti armağan ediyoruz. Ertelenen Beşiktaş maçı öncesi aldığımız bu galibiyet hem takımımız üzerinde büyük bir öz güven oluşturdu hem de gelecek haftalar öncesi ligde kalma yolunda umutlarımızı artırdı."

"Tek bir amacımız var, o da ligde kalmak"
Mersin İdmanyurdu Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Engin Şahin ise ligde kalma adına önemli bir galibiyet aldıklarını ve umutlarının arttığını bildirdi.

Galatasaray galibiyetinin takım üzerinde olumlu etki bıraktığını vurgulayan Şahin, "Kaybettiğimiz öz güveni ligin ikinci yarısında tekrar kazanarak eski günlerimize döndüğümüzü tüm spor kamuoyuna gösterdik. Tek bir amacımız var, o da bu sezon ligde kalmak. Bunu da başaracak inanç ve güçteyiz" değerlendirmesinde bulundu.

Şahin, Galatasaray maçında takımı destekleyen taraftarlara da teşekkür ederek, galibiyeti stadı dolduran ve 90 dakika boyunca destekleyen taraftarlara armağan etti.
Beinsports.com



Murat Altındere'den tarihi çağrı!


Mersin İdman Yurdu eski Yöneticisi Murat Altındere, takıma prim vereceğini açıkladı

Mersin İdman Yurdu eski Yöneticisi Murat Altındere, sosylam medya hesabından prim kampanyası başlaytı. Altındere, ilk maç için takıma 50 Bin TL prim sözü verdi.

İşte o açıklama;

"Değerli Mersinli İşadamları ve kurum yöneticilerimiz; Mersin İdman Yurdumuz kentimizin en önemli markasıdır.Bu değere sahip çıkmamız şart. Bu haftaki Urfa maçı galibiyeti sonrası, hocamızın ve futbolcu kardeşlerimizin "Artık Lütfen Takıma Sahip Çıkın" isyanı oldukça önemlidir. Ben şahsım olarak mücadele eden bu kardeşlerimizin isyanına sessiz kalmayacağım ve Lütfen sizlerde sessiz kalmayın: Galibiyetlere Prim. Herkes kendi şartlarına göre prim desteği sunsun,çok büyük rakamlar olmayabilir ama mutlaka katkısı olsun. Bu takım ve bu çocuklar bizim. Bu bir "Galibiyete Prim Kampanyasıdır"ve bunu başlatmış oluyorum.İşadamlarımızdan sosyal medya aracılığıyla Kampanyaya destek bekliyorum. Ben şahsım olarak, İlk maçımız sonrası Prim Havuzuna Galibiyet Halinde 50.000 TL prim vereceğimi ilan ediyorum.Hadi sıra sizde dostlar"


Spor33

Mersin GİAD kartvizit alışverişleri devam ediyor


Mersin Girişimci İşadamları Derneği'nin, derneğe üye sektör temsilcilerini bir araya getirerek yürüttüğü kartvizit alışverişlerinin ikincisi MTSO Başkanı Şerafettin Aşut ve Av. Murat Altındere'nin katılımları ile yapıldı.


Mersin Girişimci İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Serkan İzol, toplantının açılış konuşmasını yaparak, ‘Biz burada üyelerimiz arasındaki birlik ve beraberliği arttırmayı ve konuşmacı konuk olarak davet ettiğimiz kişilerin bilgi birikiminden yararlanmayı hedefliyoruz. 15 günde bir gerçekleştirdiğimiz bu toplantılar önümüzdeki günlerde de devam edecek’ dedi.

Mersin GİAD eski Başkanları Alper Gürsoy ve Kasım Tanrıöver ile birlikte, aynı zamanda Mersin GİAD üyesi olan MTSO Meclis Başkan Vekili Murat Çalışkan’ın da bulunduğu toplantıda konuşan Av. Murat Altındere, FETÖ/PDY yapılanmasının Mersin ve ülke ekonomisine etkilerini anlattı. Av. Altındere, ‘FETÖ – PDY diye bilinen örgüt, aslında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 17 Aralık süreci ile beraber, siyasi iktidar ve devletin kurumları noktasında ortaya çıkan, belli gelişmeler üzerine Türk Ceza Kanunu açısından bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Bu yapılanma, hükümeti devirme amacı gütmüştür. Bu yapılanmanın bir terör örgütü olduğu apaçık ortadır. Bu terör örgütü sadece emniyette ve adliyede değil, iş dünyasında ve her yerde örgütlenmiştir ve ülkemiz için ciddi bir tehlike unsuru haline gelmiştir. Dün itibari ile Adalet Bakanlığı’ndan ve Çalışma Bakanlığı’ndan aldığım temel veriler, bu güne kadar 15 Temmuz öncesi ve sonrasında yaklaşık olarak 100 bin kişi hakkında işlem yapılmıştır.  Şuanda 45 bin kişi FETÖ/PDY üyesi olmaktan tutuklanarak cezaevlerini doldurdu. 95 bin memur görevinden ihraç edilmiştir’ dedi.

FETÖ’nün Mersin'e Etkileri

FETÖ/PDY yapılanmasının iş dünyasına etkilerine değinen Avukat Altındere; ‘FETÖ/PDY yapılanması olarak Mersin Türkiye’de ilk 5’te. Mersin uluslararası ticaret kapsamında öne çıkan firmaların olduğu bir kent. Bunun büyük bir kısmını da gıda sektörü kapsıyor. GDO meselesi adı altında birkaç firmanın önü kesilmeye başlandı. Ankara merkezli Mersin’deki bir şirketin, Pensilvanya’da yapılan toplantı sonrasında bakliyat sektöründe imam olması hususunda alınan bir karar var. Bunun üzerine Amerika’dan verilen bir talimat doğrultusunda, Ankara’daki İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından Mersin istihbarat şubeye talimat veriliyor ve bunlar paralel örgüt içerisinde. Yani Ankara imamı üzerinden Mersin imamına talimat veriliyor ve Mersin’deki firmalar için bir çalışma yapılması söyleniyor. Bunun nedeni ise; buradaki firmaların önünün kesilip kendi firmalarını öne çıkarmak. Sonrasında bununla ilgili müfettiş incelemeleri ve araştırmaları yapıldı. Gümrük Baş Müdürü, o işi yapan Gümrük muhafaza müdürü, soruşturmayı yürüten savcı, şahısları evlerinden alan polisler, kararı veren hakim şuanda hepsinin tutuklu olduğunu görüyoruz. GDO karalaması ile bu işe bulaşmış kim varsa tutuklandı’ dedi.


Daha sonra söz alan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ise, ‘Bir alışkanlık olarak “İş adamları” dernekleri dense de; izin verirseniz ben iş insanları demek istiyorum. Çünkü böylesi önemli Sivil Toplum Kuruluşları içinde ve dahası ekonomimizin tam ortasında binlerce kadınımız var, kadın girişimcilerimiz var. Bundan dolayı böylesi girişimci iş insanlarının oluşturduğu Sivil Toplum Kuruluşlarını; ekonomimizin, demokrasimizin ve sosyal yaşamımızın en önemli payandası olarak görüyorum. Özellikle Mersin GİAD’ın kuruluş felsefesi olarak, genç ve kadın girişimcilere verdiği değeri ve önemi bildiğim için, Mersin GİAD’ın gücünün de buradan kaynaklandığını bir kez daha vurgulamak ve hatırlatmak istiyorum’ dedi.

Aşut: Giderek memurlaşıyoruz

‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” derler; sizlere ve MTSO olarak kendimize de bir hatırlatma olsun bu. Yani daha çok gencimiz, daha çok kadınımız kurumlarımızın merkezinde olmalıdır’ diyerek konuşmasını sürdüren Şerafettin Aşut, ‘Seksen milyona yaklaşan nüfusumuzun yarısını oluşturan gençlerimiz ve kadınlarımız ülke zenginliğimizin kullanamadığımız, hatta israf ettiğimiz diğer yarısıdır. Mersin GİAD gibi STK’ların öncü duruşu, başarı hikâyeleri, bu anlamda önemli bir rol-model oluşturacaktır. Gençlerimizin ve kadınlarımızın bu rol-modellere, başarı hikâyelerine ihtiyacı var, bu motivasyona ihtiyacı var. Aksi takdirde gittikçe memurlaşan bir ülkeye doğru yol alıyoruz. 17’nci yüzyılda Anadolu’yu gezen bir yabancı gezgin notlarına şunu düşmüş, Anadolu’da en gözde meslek ya asker ya da memur olmak, ticaret aşağı görülen bir iş. Aradan 500 yıl geçti, değişen bir şey yok’ ifadelerini kullandı.

‘Girişimcilik arttırılmalı’

Aşut, ‘Dün haber bülteninde memur seçme sınavı olan KPSS’ye 5 milyon gencin başvurduğunu ve bir rekor kırıldığı söyleniyordu. Sanki çok iyi bir habermiş gibi lanse ediliyor. Yine aynı haber bülteninde;  alınacak 10 Bin kişilik Uzman Çavuş kadrosuna ise 250 Bin rekor başvurunun olduğu söyleniyordu. Elbette ülkemizin vasıflı memurlara, askere, polise, bürokrata ihtiyacı var. Ama bütün insan kaynağımızı tek çare olarak memuriyete yönlendirmek, girişimci bir ekonomiden memur bir ülkeye evrilmek sorunlarımızın çözümü değil. Sadece istihdam yaratmak amacıyla tüm insan kaynağımızı bu şekilde değerlendirmek ve memurluğu cazip hale getirmek bir çözüm değildir. Tüm gençlerimiz, kadınlarımız, üniversite, yüksekokul veya meslek lisesi mezunları gibi nitelikli insan kaynağımız masa başı memuriyette çalışacaksa; kim üretecek? Kim ticaret yapacak? Kim ihracat yapacak? Bunların girişimcisi kim olacak? Cari açığı kim kapatacak? Vergiyi kim verecek? 500 sene önceki gibi;    başkalarına mı havale edeceğiz bu işleri? Yani, ülkenin ekonomisini yine yabancılara mı emanet edeceğiz? İşte bundan dolayı Mersin GİAD’ı ve böylesi STK’ları çok önemsiyoruz’ dedi.

MTSO Başkanı Şerafettin Aşut son olarak şunları kaydetti: Artık ülkeler sadece askeri gücü ile değil; aksine ekonomik gücüyle küresel bir aktör oluyor. Bunun temel payandası ise girişimcilerdir. Özelliklerde genç girişimciler ve kadın girişimcilerdir. Nüfusu yaklaşık bizimle aynı olan ekonomilere bakın. Bakın ve zenginliğin gerçek nedenini görün. Bakınız Japonya’nın; 6 milyona yakın girişimcisi var. Almanya’nın; 5 Milyonun üzerinde girişimcisi var. Fransa’da da durum benzer. Ya biz de; Cumhuriyet tarihi boyunca sadece 1.5 milyon girişimci yaratabilmişiz. Bahsettiğim ülkeler 1945’deki ikinci dünya savaşında yerle bir olan ülkeler. Bir tarafta 6 milyon girişimci, bir tarafta 1.5 milyon. Bu devletlerin neden bizden daha zengin olduğunu sorgulamaya gerek var mı? Girişimci sayısı bizden dört kat fazla. Basit hesap;  bizden en az dört kat daha zenginler. İşte birlikte yapacağımız en güzel iş birlikleri bu noktada olacaktır;  ülkemizin girişimci sayımızı nasıl arttırabiliriz?;  derdimiz bu olmalı. Gençlerimizi, kadınlarımızı ekonomiye etkin şekilde nasıl entegre edebiliriz? Başarı hikayelerini nasıl duyurabilir ve rol modelleri nasıl daha geniş kitlelere lanse edebiliriz? İnsan kaynağımızı girişimci olmaları konusunda daha fazla nasıl motive edebiliriz? Mersin GİAD bu noktada Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ile her zaman uyum içinde çalışan, MTSO ailesinin her zaman bir parçası olmuş, kentimize değer katan bir kurum olmuştur.


Bizler bir ailenin parçasıyız zaten. Bu noktada daha önemli olan şey, işte bugün bahsettiğim ve sizin de kuruluş felsefeniz olan genç ve kadın girişimciliğin arttırılması çabası ve projeleridir. Bu noktada birlikte güzel şeyler ortaya koyacağımıza inanıyorum. Gerek girişimcilikte fırsat eşitliği; gerekse girişimcinin yetişeği doğru bir ekosistem oluşturma adına daha çok çaba göstermeliyiz, fikir üretmeliyiz, beyin fırtınaları yapmalıyız. Dünya ekonomisi değişiyor, bilgi ve iletişim teknolojileri, merkezinde internetin olduğu yeni gelişmeler yeni bir ekonomi yaratıyor. Ben özellikle sizler gibi dinamik bir üye profili olan Mersin GİAD’dan;  yüksek teknolojili hizmet ve üretim anlamında, Endüstri 4.0 temelinde, merkezinde internet ve yazılım olan yeni dünya ticaretine ve ekonomisine “nasıl entegre oluruz?” konusunda akıl yormasını istiyorum. Artık e-ticaret var,  evinden dünyaya açılanlar var.  Petrol bir gün bitecek, doğal gaz da bitecek. Yer altı zenginlikleri bitecek. Sadece girişimciler kalacak. Ama yeniçağın girişimcileri ve geleceğin dünyasına hazırlık yapan girişimciler kalacak. Bundan dolayı sürekli eğitim, kurumlarımızın ayrılmaz parçası olmalıdır. Ben bu noktada Mersin GİAD’ı;  kurulduğu 2003 yılından beri beğeni ile izleyen biri olarak, Mersin GİAD’ın iş gücü eğitimleri gibi projelerden; sosyal sorumluluk projelerine, yerel yönetimlerle ilgili öneri ve vizyonlarından genç ve kadın girişimciliğe verdikleri öneme ve kentimizi yurt içinde ve yurt dışında tanıtma çabalarına kadar tüm üyeleri ile gösterdikleri öz verili çalışmalardan dolayı kutluyorum.

Çukurova Express